Bu seferki yazıda gerçekten belli bi konu üstünde yorum yapmak istiyorum. Lakin bu ne kadar mümkün yazarken görücem; çünkü bu aralar fazlasıyla başıma vurdu bazı şeyler… Haydi, dalıyorum ortadan…

Ben her buluşmanın, görüşmenin sonunda Tayfunlarla yollarımızı ayırdığımızı düşünürüm ama 10 ay sonra bile olsa hep gerisi gelir, mutlaka bu modern folk üçlüsünden birinin sesi çıkar. Gerçi bu sefer ben o sesi Tayfundan beklemiorum artık, kendimizi onlara gerçekten anlatabildik bu sefer, hal ve tavırlarımızdan mesajı aldılar. Şeklimizi koyduk yani:D Biliyorum, ‘’benden ne ateş olur ne soba!’’ ama neden hala benle uğraşmakta bu arkadaş, -kendi tabiriyle- ‘’Alengirli Gavat’’ (: gerçekten anlamış dilim. Hadi toplu olarak görüşmelerimize yine bi anlam verdim kendimce, oturup günlerce üstüne kafa yorduktan sonra. Fakat haaala Tayfunla benim ikili olan arkadaşlık mı artık her neyse onun nasıl bişi olduğunu çözemedim. Dedi ki, ‘yakınımda olmak istiosan gelin bu gece, al işte sana şans.’ Yahu ‘Sen Allahın Bir Lütfu’ musun dedim, o kendine has şivesiyle ‘’hee tabii ki Allahın bi lütfuyum gızııım’’ dedi… Şimdi bunu başkası söylese, dövmekten beter ederim ama mevzu Tayfunsa eğer mayışık bi halde sadece gülmekle yetiniorum. Belki benim de cilvem bu:D

Neyse, geçtiğimiz Cuma Allaha emanet Ümitköy yolunu tuttuk Gargimle. Taksici amca zaten alemdi, burnunun dibini görmüodu… Gereken yerde inemedik, bi başımıza iki savunmasız genç kız, çıt çıkmayan abuk bi sosyete mahallesinde kaldık. Ortalıkta kimse yoktu, amcaoğlunun dediği gibi ‘ıssız sokaklarda çınlıodu sesimiz’… Sonra Anıl geldi, aldı bizi. Hani denize düştük, yılana sarıldık (: Sonra bizi bekleyense, Tayfun ve alengirli gavat moru olan göleğiymiş; ah bilemedik ki travmamız olacağını ! Hoş,etkileyici, tüyler ürpertici bi andı. Gargim bi an geri adım attı, kal geldi. Benim dürtmemle kendine gelen Gargi, eldeki bardağın da etkisiyle, kafasında Nuri Alço senaryolarına başladı. Yine ortamda bi gerginlik hakimdi ki, ben de Tayfunu bikaç kez farkında olmadan bozarak kendisinin gömleğinin düğmelerini göbeğine kadar açmasına sebep oldum hehe:D Ayrıca kendisi bana hala ısrarla Cise (nokta yok yani Cde) hitap ediodu, bide orda bozdum(: Ben sana Tahsin desem olur mu mesela dedim… O sırada Zehradan burun çekmeleri ve boğaz temizleme sesleri arasında bi uyarı geldi; Çise bozup durma şunu dedi (: Sonra bunu bi kız aradı, Tayfun kıza sövdü de sövdü, hoparlörü de açtı. Vayyy anasını dedik. Arada bi Selami Şahin şarkısı geçti, yürekleri dağladı yine:) Anıl bu sefer çabalayan taraftı, Tayfun modulaştıkça onun çenesi açıldı. Sonra yine telefon, arayan Gukhan:D Kaza yapmış, bunları çağırıyodu, kendisi de bu bizim gavatlar gibi sarhoştu. Apar topar kalktık,Tayfun üstüne beyaz ceketini ve sivri burun ayakkabılarını çektikten sonra, 2 gargi, bi Alengirli Gavat, bi de bide Imıl Gavat olmak üzere 4 kişi o ıssız sokaktan ayrıldık, bizi taksi durağına kadar bıraktılar, hoş bi ayrılmaydı… Saat 1 civarıydı, Tayfunla geçen her saniye gibi unutulmazdı, aklıma kazındı… Günler, gecelerce de bizim orta masa konumuz olcak anılardandı…

Murphy’s… İlk gittiğimde Tayfun karşıladı bizi kapıda. Onun üstüne kaç kere oraya gittiysek de, ben içerde Tayfunun olmayacağını bile bile hep aynı heyecanı yaşadım, yaşarım. O gece başka bi açıdan daha da bizim için unutulmazlar arasındaydı; Zehrayla dünyada cenneti yaşadık diim, burdan ne anlaşılırsa artık o işte:) Mekan artık bizim mekan oldu böylece. Tayfunun ayna karşısı dansı, 2 parmağa kadar uzattığı saçları, binboğa, siyah kazağı ve benimle etmeye çalıştığı muhabbeti, amcaoğlunun Zehrayı görünce yamulması, insanı erkek cinsinden soğutan kopuk dansı, esrarengiz verdigül sevgilisi, bizim bunlarla takılmayarak attığımız gol… Her gittiğimde, sanki aynanın orda, sağdaki en köşe masada olanları uzaktan izliorum. Ya da dans pistindeysem eğer, sanki Tayfun yine o masada, bakınca görcekmişim gibi bi izlenime kapılıyorum… En dıptıs şarkılarda efkarım başıma vuruo. Ah be Tayfun, gel takılalım işte… Ne bu inat, ne bu gergin hallerimiz, ne bu karşılıklı kan davasına dönen buluşma olayları. Bi gol siz, sonra bi gol biz… Hep böyle mi sürcek… Bak zaten 5 ay sonra vatani görev seni beklio… En azından asker uğurlamasına çağır be. ‘Adam olup gelsen, yine beni sarsan, şımarık…’ Özlerim, hemen geçsin günler...

Comments (0)